Hiç açmayacaktım gecenin o saatinde çalan telefonu!
Nerden açtım!
Başımıza iş aldık yine!
Ah Sinan ah!
Kurtulamadım gitti senden!
Dün gece yine aradı bizim Sinan Çerçioğlu…
Bu sefer saat tam 03.20
“Ağabey valla uykudan uyandım şimdi. Hani sen bazen ne yazıcam diye düşünüyorsun ya!”
Sinan sende hiç mi vicdan yok?
Bu saatte arama artık yalvarırım!
“Ağabey yarın Ereğli’deki Sivil toplum Kuruluşlarını yazabilirsin mesela. Onlarca STK var ama toplumsal olarak iş yapan, ciddi çalışanların sayısı bir elin 5 parmağını geçmiyor…”
Sinan dedim, yalvarıyorum dedim, yapma gözünü seveyim sabah konuşuruz!
“Ağabey ben unuturum sabaha! Allahını seversen söyle abi bana bunlar ne iş yaparlar? Duyduğuma göre bir çoğu sırf lokal ruhsatı alıp meyhane işletebilmek için 5-10 kişi bir araya gelip dernek kurmuş. Doğru mu bu?”
Allah seni bildiği gibi yapsın emi Sinan, yine gecemin içine ettin yani!
“Ya ağabey öyle diyorsun ama; Bak sende kaç defa yazdın. Mesela Ereğli Devlet Hastanesinde bir çok branşta doktor açığı varmış ama şehirde hiç kimse elini taşın altına koyup konuşmuyor, mücadele etmiyor!”
Sinan yarın hepsini arayacağım ve senden nasıl kurtulabilirim diye fikirlerini alacağım!
“Ağabey biliyorum yapmazsın, seversin sen beni. Mesela Ereğli’de Üniversite Kampüsü konusunda niye bu STK’ların sesi çıkmıyor, birilerinden mi korkuyorlar?”
Sevmiyorum Sinan seni! Nolursun kapat şu telefonu!
“Ağabey kapatırsan vallahide billahi de yine ararım. Ağabey hadi diyelim ki bu STK’lar duyarsız. Peki siyasetçiler niye konuşmuyor? Muhalefet partileri niye mücadele etmiyor? Bazen yazıyorsun ya hani; Sahipsiz Ereğli diyorsun… Vallahi çok haklısın be ağabey!”
Allahım! Ne günah işledim de bu Sinan’ı başıma bela ettin?
“Tatlı bela demek istedin demi ağabey? Ya sen var ya sen! Sen bitanesin ağabey yaa! Ağabey bu tersaneler ne olacak biliyormusun ya? Hey gidi günler hey! Neydi orada binlerce insanın çalıştığı günler bee! Ereğli’de ne hareket vardı demi ağabey!”
Hay tersanedeki gemiler üzerine düşsün Sinan! Sen laftan anlamazmısın be olum?
“Ağabey mesele Ereğli olunca beni ikna edemezsin! Bu gemide hep birlikte yolculuk yapıyoruz. Batarsa hepimiz geberip gideceğiz! Zoruma gidiyor abi yaa! Ereğli’nin bu kadar sahipsiz bir kent olması valla zoruma gidiyor!”
Sinan; Keşke Ereğli konusunda bahsettiğin o STK’lar ve siyasetçilerde senin kadar duyarlı olsun diyecem ama, demiyorum ulan!
Sabah diyecem bunu sana!
“Ağabey şeytan diyor ki; Git Atatürk Anıtı önüne, al bir bidon benzini, Ereğli’deki bu duyarsızlığı protesto etmek için yak kendini!”
Bak bu çok iyi fikir Sinan. Benzini de, çakmağı da ben alıvericem sana. Hadi koçum sen yaparsın bunu!
Belki kurtulurum senden!
“Ya ağabey. Sen işin gırgırındasın ama, bak Ereğli’de inşaat sektörü durdu. Müteahhitler maliyetine bile daire satamaz hale geldiler. Ereğli’de agresif kararlar alınmalı, Siyasetçilerimiz artık bişeyler yapmalı. Bakıyorum da bazı siyasetçiler ha bire denetimlerdeler. Sanki devletin denetleme memurları beyler! O onu ziyaret etti, bu bunu ziyaret etti. Adamların günleri şov yapmakla geçiyor ama Ereğli batıyor!”
Sinan sen o eylemi ne zaman yapacaksın? Bence yarın yap, sabah bir bidon benzin benden! Hem senden kurtuluruz, hem de Ereğli’nin sorunları gündeme gelmiş olur. Ereğli için kendini feda etti diye haber de yaparım seni!
“Ağabey bırak gırgırı! Bak vallahide billahi de çok iyi bir kaymakamımız var. Birşeyler yapma gayreti içerisinde. Kısa sürede adam Ereğli’ye BİLSEM’i kazandırdı…”
Peki, Sinan peki. Tamam söz veriyorum hepsini yazacağım!
“Ağabey bir şey daha diyecem yaa! Hani şu kendisini bölgenin en büyük STK’sı gören ama üye sayısı 50’yi geçmeyen MÜSİAD ne iş yapar ağabey? Şehrin hangi sorunu ile ilgilenirler, kente ne faydaları vardır bunuda sormak gereği duyuyorum!”
Ve Sinan beni çileden çıkardı. Elimdeki telefonu duvara fırlatarak kırdım!
Sinan ya bana yeni telefon alacaksın, ya da bir bidon benzini ben dökeceğim üstüne!
Çakmağı da kim çakar artık bilemiyorum!
Dostlar, ben bu Sinan’dan nasıl kurtulabilirim bir fikir verin bana!