Bizi biz yapan Değerlerden o kadar uzaklaştık ki ,Bir insanda olması gereken değerler ile Karşılaştığımızda çok büyük bir olaymış gibi artık ana haberlere konu olmaya başladık.
Bir çalışan patron varken nasıl çalışıyorsa patron yokken de öyle çalışmalıdır.
Bir gazeteci güç odaklarının değil vicdanının sesini dinleyerek gerçekleri yazmalı.
Bir makam sahibi o makama otururken hakkını verebileceğini inanıyorsa oturmalı.Destek olduğunuz bir yere gelmesi için fedakarlık yaptığınız insanların samimiyetsizliklerini görünce yardım etme duygusunu bir kenara koymak gerçekten hak edenlere haksızlık yapılmasını sağlamaktır.
Biz yoksa ne duayenler gördük boş teneke misali.En büyük hastalığımız bence ben demek halbuki hiç olduğumuzu anlasak sorun ortadan kalkacak.
KISSADAN HİSSE
Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış.Taktir bu ya,Köle bir gün Sultan Mahmud'un kölesi olmuş.Sultan ,köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş.
Derken sultanın öyle bir güvenini kazanmış ki bütün Sultanlığı'nın hazinedarı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler ,Taşlar ona emanet edilir olmuş.Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar.
Hasretleri ve kibirleri yüzünden sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasına bir türlü hazmedememişler.
Bu duygular içinde özellikle sultan yakınlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar.
Bir gün Sultan'ın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş.
-Köle Ayaz'ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun ?onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim .Sultan kulaklarına
inanamamış.
-İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim demiş duvara küçük bir delik yaptırıp içeride olanları seyretmeye hazırlanmış .Kölenin sessizce içeriye girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş.Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu.Bohçayı öpmüş alnına koymus ve sonra da açmış içinden çıkan köle iken giydiği yırtık pırtık bir elbise aynanın karşısına geçmiş kendi kendine daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun ?diye sormuş.
-Bir hiçtin sen...
Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah sultanın eliyle sana rahmetinden belki de hiç haketmediğim nimetler lütfetti asla nereden geldiğini unutma çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur unutuluşlara sürükler şimdi sen de nimetce senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz hatırla!Sandığı kapatmış kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş hazine dairesinden çıkarken birden Sultan'la yüzyüze gelmiş sultan gözlerini Ayazın yüzüne dikmiş dururken yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki konuşmakta güçlük çekmiş.
-Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedarıydın ama şimdi kalbimin hazinedarısın. Bana benimde önünde bir hiç olduğum kendi Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin.
Hoş kalın Hoşca kalın .....