Bundan yaklaşık 2 ayı aşkın bir süre önce sosyal medyadaki sayfamda bir paylaşımda bulunmuştum…
Bir cami imamının Cuma Namazı sırasında hutbede yerel bir siyasetçinin adını vererek, “Allah başımızdan eksik etmesin” diye dua etmesini eleştirmiştim…
Dikkat ediniz lütfen!
Hutbede yapılıyor bu!
Onlarca telefon almıştım… Yapma, etme, imamın o siyasetçi ile işi var!
Neymiş efendim imam o siyasetçiden camiye yardım alacakmış!
O siyasetçi sanki babasının kasasından yardım yapacak camiye!
Hem Diyanet bu kadar aciz mi de sen küçük bir yardım için hutbede adamı yere göğe sığdıramayıp “Allah başımızdan eksik etmesin” diye dua ediyorsun?
Bu siyasetçi ya rüşvetçiyse!
Ya hırsızsa!
Ya sabah akşam sarhoşa!
Kaldı ki içmediği gün yok!
Şimdi durup dururken nereden aklıma geldi bu?
Aradan bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen bir takipçim sabahın erken saatinde arayıp bu imam arkadaşı savunuyor bana!
Neymiş efendim falanca siyasetçiyi övseymiş yine tepki gösterecekmiymişim!
Babam da siyasetçi olsa ve babama da hutbede bir imam böyle övgüler yağdırsa aynı tepkiyi ortaya koyarım!
Yok öyle yağma!
Hiçbir din görevlisi bir siyasetçiden yardım almak için kendisini hutbede göklere çıkartıp diyaneti aciz duruma düşüremez…
İmam efendi, camide senin dini sohbet ettiğin o kürsüden bahsetmiyoruz!
Hutbeden bahsediyoruz hutbeden!
O hutbenin ne anlama geldiğini ben senden daha iyi bilecek değilim, bunu en iyi bilen sen ve sizlersiniz…
Eğer camide bir ihtiyaç varsa bunun yolu yordamı hutbede yalamalık yapmak değildir hiç kusura bakma!
Gel o caminin ihtiyacını o siyasetçiden beraber isteyelim, yapmazsa gereğini yapalım!
Bu tür din görevlilerini de hiç kimse bana savunmaya kalkmasın dostlar!
O GENÇ ARKADAŞ!
Önceki gün bu köşemde, genç yaşta babasından yüklü bir miras kalan ancak tecrübesizliği nedeniyle girdiği ekonomik krizden çıkma mücadelesi veren bir arkadaştan bahsetmiştim…
Bir çok okurum aradı…
Yolda karşılaştığım çok sayıdaki dostum bu genç arkadaşı merak edip bununla uzun uzun röportaj yapmamı önerdi…
Çünkü yaşadığı herkesin ders alması gereken bir konuydu…
Bir dostum şöyle dedi: “Sen o arkadaşı yalnız bırakma. Bir hayat ve kaç kişinin ekmek yediği bir şirketin kurtulmasına sebep olursun belki. Gerçekten kısa da olsa o yazını okurken tüylerim diken diken oldu ve herkesin ders alacağı bir meseleydi…”
Aradım o genç arkadaşı…
Psikolojik olarak biraz düzeldiğini, işlerine dört elle sarıldığını ve bugüne kadar arayıp sormadığı baba dostlarının, büyüklerinin tecrübelerinden faydalanmaya gayret ettiğini söyledi…
Anlaşılan sözümü dinlemiş…
Röportaj yapmayı teklif ettim…
“Abi olabilir ama buna hazır değilim… Biraz daha zaman ver” diyerek benimle tanışmaktan çok mutlu olduğunu söyledi ve devam etti: “Abi zamanı gelince daha detaylı anlatırım sana. O gün orada seni Allah çıkarttı benim karşıma!”
Allah yolunu açık etsin kardeşim…
HOŞTT!
Köpekleri çok severim…
Hayatım boyunca hep bir köpeğim olmuştur…
Halen var. 1 aylıktı bana geldiğinde. Adı Laky ve 12 yıldır kapımın önünde bekçilik yapar…
Bazen komşu önüne bir kemik attığında kısa sürede olsa onun kapısını da bekliyor!
Ancak her kemik atanın peşinden gitmiyor!
Niye anlatıyorum bunu?
Ereğli’de kemik peşinde koşan nankör köpekler aklıma geldi de!
Benim Laky hiç nankör değil…
Nerelerden yemlendiler bilmiyorum da, sahte isimlerle klavye delikanlılığı yapıyorlar yine!
Hoşttt!
Sizden korkan sizin gibi olsun!
Delikanlı olun, mert olun çıkın karşıma…
El mi yaman bey mi yaman görelim…
Haa! Bizde nankörlere atacak kemik bile yok!
Ağzımı bozdurmayın!
Hüseyin bey Ereğli'de bu kadar sorun varken ugrastiginiz işlere bak aynı zamanda o hocaefendi herkes tarafından sevilen biri her cuma vaazini dinlemek için bekleyen cemaat var