Çanakkale’de Mustafa Kemal’in Rolü

Çanakkale’de Mustafa Kemal’in Rolü

I. Dünya Savaşı başladığında Bulgaristan Sofya’da “ateşemiliter” olan Mustafa Kemal, “Avrupa’daki rahatını” bırakarak “vatan ve millete borcunu ödemek için” adeta “gönüllü” olarak Çanakkale Savaşlarına katılmıştır. Mustafa Kemal, Kasım 1914’te, Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede aktif bir göreve getirilmek istemiş, ancak kendisine, “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz” cevabı verilmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Aralık 1914’te Sofya’dan Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazarak cephede aktif görev alma isteğini yenilemiştir: “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam! Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.”
Mustafa Kemal, bu ısrarları üzerine, 20 Ocak 1915’te, Esat Paşa komutasındaki, 3. Kolordu’ya bağlı olarak Tekirdağ’da kurulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atanmıştır.
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarına “yarbay” olarak başlamıştır, fakat beş hafta sonra 1 Haziran 1915’te “albay” olacaktır.
2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a gelen Mustafa Kemal 19. Tümeni kurma çalışmalarına başlamıştır. 25 Şubat 1915’te, Tekirdağ’daki 19. Tümen Komutanlığının, Maydos (Eceabat)’a nakledilmesiyle Yarbay Mustafa Kemal 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı’na getirilmiştir. 19. Tümene ek olarak, 9. Tümenin 2 piyade alayı bazı topçu birlikleri de Mustafa Kemal emrine verilmiştir. Görevi Ece limanından Morto limanına kadar kıyı şeridini korumaktır. Mustafa Kemal’in savunmasını üstlendiği bölge, ilerde 8.5 ay kara muharebelerinin yapılacağı yerlerdir. Görevi teslim aldığında kıyı şeridini 9. Tümenin iki alayı savunmaktaydı. Bunu yetersiz görür kendi tümeninden iki alayı daha kıyı hattında görevlendirir. Böylece dört alayla, düşmanın çıkarma yapabileceği yerlerde buna imkan vermeyecek kuvvetli bir savunma düzeni alır. 18 Mart’taki deniz savaşı sırasında da Mustafa Kemal bu düzeni ile bölgede, görevdedir.
23 Mart 1915’te Maydos Bölgesi Komutanlığı genişletilerek, “Müstahkem Mevki Rumeli Bölgesi Komutanlığı” adını almış ve komutanlığına Albay Halil Sami Bey getirilmiştir. Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen ordu yedeğine alınarak 3. Kolordu Komutanlığı’nın emrinde yine Maydos’ta bırakılmıştır. 24 Mart 1915’te Mustafa Kemal, bir aydır devam ettirdiği Maydos Bölgesi Komutanlığı’nı Albay Halil Sami Bey’e bırakarak 19. Tümen Komutanlığı’na dönmüştür. Maydosdaki savunma düzenini bölgenin yeni komutanı Albay Halil Sami Bey aynı anlayışla sürdürmüştür… Ta ki Alman General Liman paşa gelene kadar… Liman vonSanders Paşa 24 Mart’ta görev almış, 26 Mart’ta Gelibolu’ya gelmiştir. Bölgenin savunması konusunda içi rahat etmeyen Yarbay Mustafa Kemal, kendi tümeninin de Albay Halil Sami Bey’in emrine verilmesini talep eder, çünkü ona göre düşmanın çıkartma yapacağı yerler Seddülbahir kıyıları ve Kabatepe bölgesidir. Buralarda iyi tertibat almak suretiyle düşmanın daha kıyıya çıkarken imhası mümkün olabilecektir.
Liman vonSanders Paşa 31 Mart’ta Kabatepe ve Alçıtepe’de incelemelerde bulunmuş ve savunma şeklini değiştirmiştir. Bunu yaparken, o an yanında bulunan 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in sözlü, daha sonra 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami’nin yazılı itirazını da gözönünealmamıştır. Üstelik Başkomutan Vekili Enver Paşa da bu savunma düzenine karşıdır. Enver Paşa görüşünü 4 Nisan 1915’te yazılı olarak bildirir. Fakat Liman vonSanders kararını değiştirmez.
18 Nisan 1915’te, Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen, Çanakkale’ye yeni atanan Mareşal Liman vonSanders’in komutasındaki 5. Ordu’nun yedeğine alınarak Bigalı köyüne gönderilmiştir. Böylece Mustafa Kemal, Maydos’tanBigalı’ya geçmiştir. 
Alman General Liman vonSanders Paşa, Çanakkale’ye İngiliz çıkarmasının, Saros Körfezi ve Anadolu kıyılarından, özellikle Bolayır’dan yapılacağını düşünürken, Yedek Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale’ye İngiliz çıkarmasının Anafartalar bölgesinden; Alçıtepe ve Kocaçimen’den yapılacağını belirtmiştir. Mustafa Kemal raporunda o günü şöyle anlatır: “… adı geçen sahili, zayıf birliklerle gözetlettirerek büyük kısımları geride bulundurmak ve düşman karaya çıktıktan sonra gerideki ihtiyatlarla ve süngü hücumu ile karaya çıkacak olan düşmanı denize dökmek görüşünü tavsiye ediyordu. Buna dayanarak yeniden alınmasını emrettikleri düzen bu bakış açısına göre olacaktı.” 
Gelişmeler, Mustafa Kemal’i haklı çıkarmıştır. 25 Nisan 1915’te İngiliz, Fransız ve Anzak birlikleri Çanakkale’de sabaha karşı saat 05:30 civarında Seddülbahir ve Kumkale sahillerinden çıkarma yapmaya başlamıştır.
Çanakkale’ye ayak basan düşman çıkarma birlikleri karşısında kıyıda sadece gözcü olarak görev yapan küçücük birlikler vardır. Düşmana karşı koymak mümkün değildi. O küçük birlikler, kimi yerlerde kendilerinden sayıca 25 kat, kimi yerlerde 35-40 kat büyük düşmana kahramanca karşı koyar. Örneğin Ertuğrul Koyu’nda adı bir efsane haline gelen Yahya Çavuş’un takımının da içinde bulunduğu bölük toplam 300 tüfek gücüne sahiptir. Çıkan düşman ise tam 25 kat üstündür. Düşman çok ağır zayiat vermesine rağmen, sonunda kıyıbaşını tutar, bu küçük kuvvetleri ezer geçer.
Çıkarmanın başladığı haber alındığında süratle Saros’a giden Liman vonSanders, bağlı birliklere bir tek emir bile göndermeksizin denizdeki düşman gemilerinin aldatıcı şovunu seyreder, her an asıl büyük çıkarmanın bu bölgede başlamasını bekler. Oysa o sıralarda Arıburnu ve Seddülbahir’de kan gövdeyi götürmektedir.
25 Nisan 1915’teki ilk çıkarma başladığında Çanakkale Bigalı Köyü doğusunda Değirmenlik mevkiindeki karargahında bulunan 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, çıkarmayı haber alır almaz, (Maltepe’deki 77 Alay ve 9. Tümenden aldığı raporlarla), inisiyatif kullanarak, 07:45’de karargahından hareket etmiş ve 57. Alayla birlikte saat 09:40’da Kocaçimen’e varmıştır. Orada yaklaşık 10 dakika 57. Alayı dinlenmeye bırakarak kendisi atına atlayıp sarp araziden Conkbayırı’na gitmiştir. Buraya geldiğinde, 27. Alay 2. Taburun “Balıkçı Damlarındaki” savunma müfrezinden arta kalan erlerin, 261 rakımlı tepeye (Conkbayırı’nın güneyindeki platonun üzerinden kuzeye) doğu geri çekildiklerini görmüştür. İşte tam o an atından inen Mustafa Kemal, düşmandan kaçan Türk erlerinin tam önünde durarak o ünlü “düşmandan kaçılmaz” konuşmasını yapmış; kaçan erlere süngü taktırıp yere yatırarak, bozguna uğramış bir birlikten arta kalanlardan bir savunma hattı kurmuştur.
O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır:
“…Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm… Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
— ‘Niçin kaçıyorsunuz?’ dedim.
— ‘Efendim, düşman!’ dediler.
— Nerede?
— ‘İşte!’ diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
— Düşmandan kaçılmaz, dedim.
— ‘Cephanemiz kalmadı,’ dediler.
— Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır…”

Güncelleme Tarihi: 17 Mart 2021, 17:52
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER