17 Eylül tarihinde yazdığım bir yazımda, kamudan ihale alan müteahhitlerden söz etmiştim…
Müteahhitlerin batma sebeplarinin araştırılması gerektiğini belirterek, bazı siyasetçilerin müteahhitlere fatura çıkartmış olup olmadıklarını, bu faturaların ödenmediği takdirde ödeneklerinin geciktirilmesi için mücadele verilip verilmediğini sormuştum!
Bölgede müteahhitlik yapan bir dostum aradı…
Anlattıkları karşısında inanın dudaklarımı ısırdım!
Kendilerine birtakım çevrelerden fatura çıkarıldığını doğrulayarak, “Artık ihalelere girerken maliyetlere bu faturaları da eklemek durumunda kalıyoruz” diyor!
Şöyle diyor: “Hiç düşündün mü? Mesela aylık 100 bin lira geliri olan birinin neden o koltuklara oturmak için can attığını? Oysa talip olduğu koltukta maddi bir gelir yok! Sanıyormusun ki memlekete hizmet için can atıyorlar? Bazılarını tenzih ediyorum, elbette aralarında gerçekten dürüst olanlar var. Ancak müteahhitler üzerinden maddi çıkar sağlamak isteyenler azımsanmayacak kadar çok!”
Bu müteahhit dostumuz aldığı bir ihalenin ödeneklerinin erken çıkartılması için kendisinden neler talep ettiğini anlattığında, “Olamaz” dedim kendi kendime!
Meğer neler oluyormuş neler!
“Sadece siyasetçiler mi? Bazı gazeteciler de devletten ihale alan müteahhitleri yolunacak kaz olarak görüyor” diyor bizim müteahhit…
Bahsettiği gazeteciler amacına ulaşamayınca son olarak siyasetçileri devreye sokuyormuş!
Yani bizim siyasetçiler kendileri yoldukları ile kalmıyor, müteahhitlerin de başını tutuveriyor!
Başaramadı mı?
Başlıyorlarmış bu sefer algı operasyonuna!
Yaz Allah yaz!
“Ama” diyor müteahhit dostumuz; “Devlet her zaman 18 yaşındadır. Sabırlıdır. Sabırda bonkördür. Gazetecinin de, siyasetçinin de ne yaptığını bilir, biliyor da” diyor…
İşte buna katılıyorum…
Ne diyelim…
Allah, kentini değil, kendini düşünen siyasetçilerimizden bizi ve toplumumuzu korusun…
Allah işini adam gibi yapmayıp yazdığı her haberden bedel talep eden gazetecilerden de!
Sokakta bir vatandaş yolumu kesti…
Ereğli’de kanser hastası bir kadının yokluk ve sefalet içerisinde yaşadığından bahsetti…
Bi ara birlikte gidip haber yapabileceğimizi söyledim. “Abi borcumuz ne olur?” dedi şaşırdım…
Böyle bir haberi yazmak için beden alınmayacağını, sadece tanıtım ve reklam kampanyalarının bedeli karşılığında yapılacağını söyledim…
O benden fazla şaşırdı!
Çünkü, kanser hastası ve sefalet içerisinde yaşayan bir kadının içerisinde bulunduğu durumu haberleştirip kamuoyu ile paylaşmak için ücret talep edenler olmuş Ereğlimizde…
Hey gidi Necati ağabey hey!
Ereğli Gazeteciler Derneği Başkanı Necati ağabeye sesleniyorum…
Duy bunları duy!
ANKARA LOBİSİ!
Yıllardır söylüyorum…
Kdz. Ereğli’nin Ankara’da ciddi bir lobisi yok!
Her şeyi siyasetçilerden bekliyoruz…
Yeni Türkiye’de siyasetçilerin de eskisi kadar yaptırım gücü olmadığını anlamalıyız artık…
Ankara’da bize güçlü bürokrat lazım!
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Saadet Oruç gibi…
Kültür Bakanlığı Tanıtım Genel Müdürü İrfan Önal gibi!
“Saadet Oruç tamam da, İrfan Önal kim?” dediğinizi duyar gibiyim!
Ereğli’nin Kışla mahallesinde doğup büyüme…
Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcısı sayın Ahmet Adnan Eken gibi!
O mu kim?
Tanımıyorsunuz değil mi?
Ereğli Kamuoyunun yakından tanıdığı Suat Önder’in kayınbiraderi, Merhum İsmet Eken’in oğlu!
Ereğli’li!
Ne yazık ki bizim Ereğlililer kendilerini saklıyorlar!
Ama Saadet Oruç gibi güçlü bürokratlara ihtiyacımız olduğunu ısrarla söylüyorum…
Siyasetçilerimizin memleketimize yapacakları en büyük iyilik, doğup yaşadıkları bölgeye sahip çıkacak bürokratları güçlendirmek…
- - - -
Herkes görevini yapsın,layıkıyla,fazladan işlere karışmamalı,