Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, Karabük Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencilerine 2019 yılında yürürlüğe girecek olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ni anlattı.
Karabük Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Şenol Gürsoy’un daveti üzerine yükseklisans tez savunması için Karabük’e gelen Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, Karabük Üniversitesi Hamit Çepni Konferans Salonu’nda Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin Getirdikleri ve Götürdükleri konulu bir konferans verdi.
Konferansa Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Özalp, İnşaat Mühendisleri Odası Karabük Şube Başkanı Satılmış Sarıcı, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. İnan Keskin, İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Şenol Gürsoy, Doç. Dr. Tülay Ekemen Keskin, Dr. Öğr. Üyesi Zehra Şule Garip, Dr. Öğretim Üyesi Fatih Saka, Mimarlık Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Öğretim Üyesi Yüksel Turcan, Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emre Dinçer, araştırma görevlileri, öğrenciler ve inşaat mühendisleri katıldı.
Yaklaşık 3 buçuk saat süren konferansta Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, standart ve yönetmeliklerin yük kombinezonlarını belirlediğini ifade ederek, yeni yürürlüğe girecek olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde yük kombinezonları değiştiğini ve düşey bileşen, kar yükü de yük kombinezonlara girdiğini belirtti.
“Ankara 1. derece iken şimdi değil.”
İnşaat Mühendisliği öğrencilerine tasarımlarında yapının yerine kendilerini koyarak düşünmeleri gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Doğangün, “1945’ten itibaren deprem bölgeleri haritalarımız değişiyor. Ankara 1. Derece iken şimdi değil. Ne oldu depremler mi yok oldu? Hayır. Bazen siyasi faktörlerde önemli olabiliyor. Ankara önemli bir şehir diye sağlıklı yapılar olsun diye bürokratların böyle kararları olabiliyor. Bir bölgede deprem oluyorsa o haritalarda da değişiklik oluyor. Yönetmelikle birlikte deprem dereceleri kaldırıldı. Binanın koordinatını girerek spektral ivmelerini alıyorsunuz. S220 ve S420 vardı. Dayanım önemliydi. Baktılar ki hurda demirler gerekli dayanımı veriyor bunları kullanmaya başladılar. Sonrasında şekil değiştirme kapasitesini de zorunlu hale getirdiler. Şimdi çekme dayanımının akma dayanımına oranını da zorunlu hale getirdiler. Hem dayanım açısından hem şekil değiştirme açısından hemde oran açısından B420c kullanılıyor.” dedi.
“Ne kadar hasar görür onun cevabı yoktu.”
Yerel zemin sınıflarının temel gidişatında aynı ama karşılıklarının değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Doğangün, “Zemin taşıma gücü kaybına uğradığında binaya bir şey olmasa da yıkılıyor. Tek açıklıklı 2 kolonu olan 18 katlı yapı yapmışlar ayakta durması mümkün değil. Sadece zemini düşünüp tasarlamak taşıyıcı sistemi gözardı etmek yanlış. Bu yönetmelikle birlikte zeminle ilişkili planlamanın inşaat mühendislerince yapılmasına karar verildi. Hareketli yük katılım kat sayılarımız var. Değişiklik olarak sadece garaj olarak ifade edilen şimdi otopark olarak geldi. Garaj yüzde 60’ı alınırken otoparkın yüzde 30’u olarak hesaba katılıyor. İbadethanede eklenmiş oldu. Cezaevinde, kışlada ne alacağım gibi soru işaretiniz olabilir. Deprem yer hareketi düzeyleri geldi. 3 tane deprem düzeyimiz vardı. Yeni binalarda gizli olarak tasarım depremi altında hesaplarını yapıyorduk. Projede programların verdiğine göre hesaplıyorduk ne kadar hasar görür onun cevabı yoktu. Kolona gelen yük 3 bin ton kapasitesi 3 bin 2 ton diyorduk ki bu sağlıyor. Bu sistemde hangi eleman hangi kirişi ne kadar zorlanıyor, donatı akma dayanımını aştı mı bunlara cevap veren performansa göre analiz geldi. Deprem bölgeleri yerine deprem tasarım sınıfları geldi. Tek başına depremle ilgili değil bina kullanım sınıfına bağlı olarak, hesap yapacağımız yapılara göre deprem tasarım sınıfı değişiyor. Deprem tasarım sınıfı da bina yükseklik sınıfını etkiliyor. Önceden 1. derece deprem bölgesinde istediğimiz şekilde yapabiliyorduk şimdi sınırlandırma getiriliyor. Deprem bölgesinde istediğimiz yükseklikte yapı yapamıyoruz. Bina yükseklik sınıfı, taşıyıcı sisteme, malzemesine, çerçeve sistemine, sünekliğine göre değişiyor.” dedi.
“Uygulamadaki bazı aksaklıklar giderilmiş oldu.”
Kolon boyutlarında değişiklik olduğunu ve çiroz ve etriyenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Adem Doğangün, “Kolon 25 santimetre, kiriş 25 santimetreydi. Donatı mecbur dışına atılıyordu. Şimdi bu sorun ortadan kalkmış olacak. Uygulamadaki bazı aksaklıklar giderilmiş oldu. Çirozlar mutlaka etriyeyi sarmalı. Etriyeyi saracak ki açılmasını engelleyecek. Dairesel kolonlarda kancayla kenetleniyordu. 15 cm olmak zorundaydı. Hala çiroz yok, spiral yada etriye var. Yönetmeliğe göre olur ama uygulamada olmaz. Etriyeli olursa hasar o bölgede yerel kalabiliyor. Kolonu sardığımda taşıma kapasitesi ve şekil değiştirme kapasitesi artıyor. Eskiden S220 kullanılıyordu şimdi kullanılan donatı çok sert. Köşelerden kopuyor. Yüksek kirişlerde çiroz ilk defa geldi. Çirozlar perdelerde olduğu gibi 40 cm arayla devam edecek.” dedi.
“Bu kolonların perdenin içinde kalması zorunlu kılınıyor.”
C20 sınıfı betonun kaldırıldığını ve beton dayanımının yükseldikçe kolonların incelmeye başladığı belirten Doğangün, “Sorunlar çıktı bundan dolayı sınırlamalar getirildi. Şantiyecileri üzecek bir haber. Filiz boyları kolonun orta bölgesinde olacak. Kolonlar orta bölgede eklenecek. Mühendisler ustalara kolon etriye aralığı 10 cm diyip geçecek. Kirişleri modellerken döşeme gibi modelle donatıyı kiriş gibi yap. Geniş kirişler de 35 cm geçmemek suretiyle çiroz eklenmeli diyor. Hem altan hem üste donatı koyduruyor. Gerçekte de depremde farklı çatlakla karşılaşabiliyorsun. Etriye sıklaştırmaları işin içine giriyor. Önceden süneklik düzeylerine göre faydalı yüksekliğe göre vardı. Usta bunu bilmez. Şimdi, ‘Kiriş yüksekliğini dörtte bir aşmayacak şekilde etriye olacak usta.’ dersin. Usta bunu anlar. Birleşim bölgelerinde temel yaklaşım yine aynı. Perdenin tanım katsayısı değişti. Bizim mühendislerimiz ya perde yapıyordu ya da küçük kolon yapıyordu. Büyük boyutlu kolonlardan maliyet fazla oluyor. Önceden de yapılıyordu ama şimdi perde uç bölgelerindeki küçük koloncukları yaptırmaya gidiliyor ve bu kolonların perdenin içinde kalması zorunlu kılınıyor.” dedi.
“Perdeleri teşvik edeceğiz.”
Kirişsiz döşemelerde sorunların olduğunu ifade eden Doğangün, “Araya daha fazla kat sokmak için kirişsiz döşeme yapılıyor. Kat yüksekliğini daha düşük tutuyor ama onlarda da yük aktarımı yapamıyor. Onun için şimdi yeni bağlantı ve donatılar getirdiler. Zımbalama yine en büyük sorundu buna da bir detay getirdiler. TS500’de sadece zımbalama vardı. Bu yönetmelikle yeni koşullar getirildi. Temellerde yatay donatı atıyorlar zımbalama donatısı diye ama zımbalama donatısı dikine atılan donatıdır. Düşey donatıyla çatlağı dikmen lazım . Böyle donatı koyarsak zımbalama donatısı koymuş oluruz. Deprem yönetmeliği bizi perdeli çerçeveli sisteme zorluyor. Perdesiz yapı yapmayın denmiyor ama yönetmelikle zorluyor. Mühendislere biraz daha kolaylık sağlayacak uzun perde olursa daha iyi olur. Perde boyunu 2 metre artırdığınızda 8 kat rijitliği arttırırsınız. Ötelenmesi de azalacak. İnsanlar psikolojik olarak depremden sonra binasına girebilecek. Mühendisler ne kadar uygulayacak bilemiyorum. Perdeleri teşvik edeceğiz.” dedi.
Konferans sonunda Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Özalp tarafından Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün’e hediye takdim edilirken öğrencilerin de olduğu hatıra fotoğrafı çekildi.
Güncelleme Tarihi: 20 Aralık 2018, 21:00