Hasat sezonunun başlamasıyla Fındık üreticilerinin kaygıları devam ediyor. Düşük rekolte ve doğal afetlerin yarattığı kayıplara rağmen, fındık fiyatlarının düşük arz koşullarında olması gerektiği seviyeye çıkmaması, bu konuda milli bir politika belirlenmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Fındık konusunda milli ve yerli üretimi koruyan çıkış yolları aramasının tarihi Cumhuriyetin kuruluş yıllarına dek uzanıyor. 10 Ekim 1935 günü toplanan 1. Ulusal Fındık Kongresi’nde alınan kararlar, bugüne dek üretici lehine en önemli düzenlemeleri içeriyor. Bugün fındık üreticisinin sorunlarının çözümü için aynı bakış açısına yeniden ihtiyaç duyulduğu değerlendiriliyor.
1935 yılı, 12 Ekim Perşembe günü, dönemin iktisat vekili Celal Bayar başkanlığında toplanan 1. Ulusal Fındık Kongresi’nin sonuç bildirgesinde, kongrenin toplanma amacı olarak “Türlü tarım ürünlerimizin tarladan piyasaya arzına kadar geçen bütün durumlarını geliştirmek için alınacak tedbirlerin karar haline sokulmasından evvel bu işlerle uğraşan üretmen ve tacirlerle konuşmayı, onların her husustaki yararlı fikirlerini almayı Ekonomi Bakanlığı kendisine bir prensip kabul etmiştir. Bu esas göz önünde tutularak, önemli tarım ürünlerimizden Fındık işinde rasyonel çalışma yollarını üretici ve tüccürla birlikte aramak” ifadeleri kullanılıyor.
Kongrede, Fındık üretim mevsimi üreticilerin kredi ihtiyaçları ve bu konuda alınması gereken tedbirler, Üreticilerin örgütlendirilmesi ve durumunun iyileştirilmesi çareleri, fındıkların standardizasyonu, fındık nizamnamesinde yapılması gereken değişiklikler, alivre satışlardan doğan spekülatif hareketlere karşı alınması gereken tedbirler, fındık ihracatının daha iyi düzenlenmesi ve kolaylaştırılması ve yabancı ülkelerden fındık işinde işbirliği teklifleri ele alındı.
Kongreye Ordu ve Giresun’dan üretici ve tüccürlar, Ordu, Giresun ve İstanbul ticaret odaları temsilcileri, İş Bankası temsilcisi, Türkofis, İç Ticaret Umum Müdürlüğü, Tarım bakanlığı, İhracatı teşkilatlandırma müdürlüğü, standardizasyon müdürlüğü gibi kurumların temsilcileri katıldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü, kongrenin başarılı geçmesini temenni ettikleri telgraflar gönderdi.
CELAL BAYAR, “EN KISKANÇ OLDUĞUMUZ KAZANÇ” DERKEN NE DEMEK İSTEDİ?
Dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar, açış konuşmasında fındığın “memleketin ihraç maddeleri arasında mühim bir yeri olan ulusal bir mahsul” olduğunu belirtti.
Bu ürünün yurdun kalabalık ve güzel bir parçasında halkın başlıca geçim vasıtası olması itibarıyla üretimden piyasaya geçene kadar geçen safhaları incelemek üzere toplandıklarını belirten Bayar özetle şunları söyledi:
“Biz prensip itibariyle, Türkiye ihracat mallarının yalnız kalite değil, fiyat itibariyle de dış piyasalarda temayüz etmesi lâzım geleceği fikrindeyiz. Bunun içindir ki istihsalin i lk kademelerinden başlayarak müstehlike kadar olan bütün safhalarında çalışma tarzlarımızı rasyonelleştirmek ve bu yoldan maliyet fiyatlarımızı asgariye indirerek, kalite haricinde en büyük rekabet ve muvaffakiyet unsuru olan ucuzluğu da temin etmek istiyoruz. Bunu söylemek, bittabi mallarımızı yok bahasına harice dökmek ve müstahsilin yaşamağa ve mesaisine devam için muhtaç olduğu kazancı sıfıra indirmek demek değildir. Üzerinde en kıskanç olduğumuz ve rasyonalizasyon yoluyla arttırmak ve tahkim etmek istediğimiz kazanç budur…
İhracat tüccarımız bugünkü vaziyet dahilînde, muhtelif memleketlerle mübadele vaziyetimizi nazara almalı ve fiyata vücut veren bütün unsurları göz önüne getirerek karşılıklı alım satım vaziyetinin icap ettireceği fiyatı temine çalışmayı ulusal bir ödev saymalıdır. Herhangi bir vazıyetten istifade ederek alıcılarımıza fiyat empoze etmeğe çalışmak ne kadar hata ise, bazı mübadele şartlarından mütehassıs daha müsait fiyata vücut verecek elemanları ihmal ederek, daha ucuza satmak da o kadar hatalıdır. Her vaziyeti ve o vaziyete göre normal olan şartları daima göz önünde tutarak ona göre fiyat teminine çalışmak gerektir… Müstahsilin teşkilâtlanması demek, ihracatçı tüccar sayısının azalması demek değildir. Bilakis memleketimizde millî şuura sadık bir ihracatçı sınıfının artması hedeflerimizden ve en büyük ihtiyaçlarımızdan biridir.”
MİLLİ POLİTİKA İHTİYACI SÜRÜYOR…
Bilindiği üzere, 1935 Fındık kongresinden sonra üreticinin teşkilatlanması için Doğu Karadeniz illerinin kooperatifleri bir araya gelerek Fındık Satış Kooperatifleri Birliğini kurdu. FİSKOBİRLİK adıyla binilen bu birlik, yetmiş yıla yakın fındık piyasasında etkili bir aktör olarak üreticinin çıkarlarını savundu.
Fiskobirlik’in piyasadan çıkarılmasının ardından, serbest piyasa anlayışının hakim kılınması, globalleşme yanlısı politikalar, Tekelleşme eğilimleri nedeniyle fındık üreticisi emeğinin karşılığını almakta sorunlar yaşıyor. 2018 yılında rekoltenin tam olarak ne olduğu konusunda görüş birliği yok. Önce 550 bin ton olarak açıklanan rekoltenin daha sonra 500 bin ton civarında olacağı ifade edildi. Daha sonra Ordu’da yaşanan sel afeti nedeniyle rekoltenin daha da düşeceği beklentisi ortaya çıktı ama fiyatlarda bu oranda bir rekolte ve arza denk bir yükseliş gözlenmiyor. Bu da üreticinin fındık sektörünün diğer aktörlerine karşı kamu eliyle korunması gerektiğini ortaya koyuyor.
83 YILDAN SONRA GELİNEN NOKTA…
İlk fındık kongresinde alınan kararlar bugünün koşullarına kıyasla çok daha etkili bir politikanın varlığını gözler önüne seriyor. Tüm Karadeniz Bölgesinin en büyük ekonomik girdisi olan ve Türkiye’nin en önemli tarım ihraç ürünü olan fındıkta, üreticinin daha iyi korunmasına dayanan milli bir politika belirlenmesi gerektiği değerlendiriliyor.
Gündem
Güncelleme Tarihi: 12 Ağustos 2018, 19:11