Karadeniz Ereğli ilçesinde 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle tören düzenlendi.
Atatürk Anıtı önündeki tören, anıt önüne çelenk sunumu ile başladı. Ardından Saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı okundu. Kdz. Ereğli Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Eren Demircan, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Demircan, avukatların gerek toplum ile mahkeme arasında, gerekse mahkeme ile toplum arasında her zaman bir köprü görevi üstlendiğini söyledi. Demircan, Çoğu dizide avukatların topluma kötü lanse edildiğini belirterek; "Toplumumuz da hakkımızda bu anlatılanlara inanıp bu doğrultuda biz avukatları maalesef bu şekilde tanımaktadırlar. Bu şekilde bizleri itibarsızlaştırma çalışmalarını esefle kınıyor, hakkımızda toplum nezdinde kötü bir itibar oluşturularak saygınlığımıza gölge düşürülmesine son verilmesini talep ediyoruz." dedi. Demircan yapmış olduğu konuşmada şu ifadelere yer verdi;
Geçmiş yıllarda kaybettiğimiz hayatlarını adalet, insan hakları ve demokrasiye adayan başta yakın zamanda vefat eden meslektaşlarımız Av. Ersin Aslan ve Av. Muhammet Halil Yavuz olmak üzere fedakâr meslektaşlarımızı, hakimlerimizi savcılarımızı ve tüm yargı mensubu arkadaşlarımızı, hain terör saldırıları sonucunda hayatlarını kaybeden yargı şehitlerimizi, aziz vatanımızı korumak için insanüstü bir gayret ve cesaretle kutsal görevlerini yerine getirirken şehit olan kahraman güvenlik güçlerimizi ve de ülkece uzun süredir mücadele etmekte olduğumuz Covid-19 salgını sebebi ile vefat eden başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm şehitlerimizi saygı ve rahmet ile anıyorum. Aynı şekilde ülkece içerisinde bulunduğumuz bu menfi durumun bir an önce sona ererek eskisi gibi sağlıklı günlerimize ulaşabilmeyi diliyorum. Buradan tekrar tekrar belirtmekte fayda görüyorum ki, salgını defedebilmemizin tek yolu tedbirlere sıkıca riayet etmekten geçmektedir. Hal böyle iken tedbirlere dikkat edilmemesi sadece şahsın kendisini değil şahıslar nezdinde tüm toplumu ilgilendirmektedir. Ancak hiç şüphe yok ki geçmişte olduğu gibi bu badireyi de toplumca el ele vererek aşacağımızdan hiçbir şekilde şüphemiz bulunmamaktadır.
Avukatlar, her dönemde öncelikle asli görevleri olan savunma görevini icra etmişler, bunun yanında ise her şartta ve koşulda toplum ve toplumsal sorunlar ile her zaman iç içe olmuşlardır. Avukat denildiğinde toplum nezdinde akla hemen “dava açan”, “savunan” ”duruşmaya çıkan” kişi gelse de aslında icra etmekte olduğumuz bu kutsal mesleğin çok önemli bir yanı daha bulunmaktadır. Bu da toplumsal sorunlarla en önde mücadele etme görevidir. Çoğu zaman biz hukukçular meydana gelen olaylara çok farklı çerçeveden bakabilmekte ve çok farklı yorumlar yapabilmekteyiz. Bu durum esasen bizleri toplumdan ayırıyormuş gibi görünse de aksine toplumu her konuda aydınlatabilme ve de doğru yola sevk edebilme görevini de her zaman avukatlar üstlenmiştir. Uygulamada da bu durum sıklıkla karşımıza çıkmakta olup, kendisini ilgilendirsin ilgilendirmesin nerede bir hukuksuzluk, nerede bir insan hakları ihlali durumu meydana gelse orada hemen avukatlar asli görevleri üstlenip toplumu bilinçlendirmektedirler. Öyle ki bir çok Sivil Toplum Kuruluşu ve Çevre Örgütlerinin yöneticiliğini ve de en önemli görevlerini avukatlar yapmaktadırlar. Yani avukat sadece adliye saraylarında değil, her yerde her koşulda ve tüm olumsuzluklara rağmen adalet arayan bir toplum savaşçısıdır.
Avukatlar olarak bizler, yargının üç kurucu unsurundan biri olan savunmayı temsil etmekteyiz. Bunun anlamı şudur; yargı sisteminden avukat çıkartıldığında sırasıyla savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, hukuk devleti ilkesini en nihayetinde de adaleti yok etmiş oluruz. Dolayısıyla avukatlar olarak mesleğimizin kutsallığına ve adalete hizmet ettiğimize inancımız tamdır. Ancak günümüzdeki toplumsal algıya baktığımızda avukatlık mesleğinin hak ettiği değeri ve itibarı görmediğini, avukata güven ve saygının gitgide yitirildiğini müşahede etmekteyiz. Meslek onuruna ve saygınlığına aykırı bu algının düzeltilmesi ve avukatlara hak ettikleri saygınlığın tekrar kazandırılması için gerekli tedbirlerin alınması, mesleğin icrasına yönelik gerekli iyileştirmelerin yapılması oldukça elzemdir. Dünyanın birçok ülkesinde savunmanın yetkileri oldukça geniş tutulmakta ve de bu durum yargılamaların daha şeffaf ve de adil yapılmasını, keyfi düzenleme ve uygulamaların önüne geçilmesine vesile olmaktadır. Öyle ki daha geniş ve kapsamlı yetkilere sahip olunan bir savunma sisteminde adalet anlayışı tam anlamıyla toplumun her kesimine nüfuz edecek, bu durumda halkımızın daha huzurlu ve barışçıl bir şekilde yaşamasına büyük katkı sağlayacaktır.
Avukatlar gerek toplum ile mahkeme arasında gerekse mahkeme ile toplum arasında her zaman bir köprü görevi üstlenmişlerdir. Öyle ki bizler kanunlar ve diğer hukuk kuralları hakkında bilgisi olmayan vatandaşlarımızın haklarının nasıl ve ne şekilde aranacağı hususunda kendilerine yardımcı olmakta iken diğer yandan Mahkemelerin yine aynı kanun ve kurallar nezdinde vermiş olduğu kararların vatandaşlarımıza açıklanması ve de izaha kavuşturulması konusunda büyük bir rol üstlenmekteyiz. Bu durum ise her iki tarafa da büyük oranda kolaylık sağlamakta ve de yargılamaların daha şeffaf ve adil olmasını garanti altına almaktadır. Yine aynı şekilde davasını takip ederken avukat tutan bir vatandaş kendini daha güvende hissetmekte ve daha özgür hareket edebilmektedir. Uygulamada çokça karşılaştığımız üzere dosyasını kendisi takip eden vatandaşlarımız çoğu kez usuli konularda bilgisiz olduklarından Mahkemelerce esas konu incelenmeksizin kanunen davalar reddedilmekte ve de vatandaşların nezdinde hiçbir sonuç alınamamaktadır. Ancak üzülerek belirtmekteyiz ki her ne kadar Mahkemeler kanunu uygulayıp kanuni çerçevede kararlar verseler de vatandaşlarımız usuli konuda bilgi sahibi olmadığı için davasının inceleme yapılmaksızın reddedildiğini zannetmekte, bu durum ise maalesef toplum vicdanında “adalet yok” olarak vücut bulmaktadır. Halbuki aynı davalar avukat nezdinde takip edildiğinde sonuç çok daha başarılı olmakta ve de toplumca hakkı zayi olan her birey adalete daha da güvenebilmektedir.
Ancak son zamanlarda izah olunan bu hususların toplumca hiçbir şekilde anlaşılmadığını, Avukatların ve Avukatlık mesleğinin çok farklı şekilde anlaşıldığını ve de anlatıldığını üzülerek görmekteyiz. Daha çok kısa bir zaman önce işini icra etmekte iken haciz mahallinde bulunan bir meslektaşımız henüz 26 yaşında hayatının baharında iken canice katledilerek şehit edilmiştir. Oysa ki merhum meslektaşımızın tek yapmak istediği yasal mevzuat çerçevesinde müvekkilinin alacağını tahsil edebilmekti. Avukat bir alacak davasında borçluya parayı veren alacaklı olmadığı gibi boşanma davasında boşanan taraf da değildir. Yine bir ceza davasında suçu işleyen hiç değildir. Basit bir icra dosyası alacağında bile önce İcra Müdürlüğü kanalı ile borçluya icra takibi gönderilmekte, kendisine yapılan tebligattan sonra borçluya yedi gün ödeme süresi verilmekte, akabinde borçlunun haczedilebilecek menkul ya da gayri menkulü yok ise bu takdirde ikamete hacze gidilip burada çok sınırlı olarak haciz işlemi yapılabilmektedir. Ancak bu kadar meşakkatli uygulamaya rağmen borcunu ödememekte ısrar eden borçlu evine hacze gelen avukata direk saldırmakta, çoğu zaman da zarar verip ölümüne sebep olmaktadır. Bu durumların yaşanmasında ise dizilerde ve filmlerde mesleğimizin çok yanlış bir biçimde anlatılması da çokça etkili olmaktadır. Çoğu dizide avukatlar her zaman kanunun hilafında iş yapan, sadece mafyaların, suç örgütü liderlerinin kirli işlerini kapatma uğraşı içinde olan ve de her fırsatta işler ters gidince saldırılıp hesap sorulan bireyler olarak gösterilmektedirler. Toplumumuz da hakkımızda bu anlatılanlara inanıp bu doğrultuda biz avukatları maalesef bu şekilde tanımaktadırlar. Bu şekilde bizleri itibarsızlaştırma çalışmalarını esefle kınıyor, hakkımızda toplum nezdinde kötü bir itibar oluşturularak saygınlığımıza gölge düşürülmesine son verilmesini talep ediyoruz.
Alternatif çözüm yolları insanlık var olduğu sürece her daim var olmuştur. Bu doğrultuda ülkemizde de son yıllarda Zorunlu Arabuluculuk uygulamasına geçilmiş ve gün geçtikçe bu kapsamda genişletilme çalışmaları da yapılmaktadır. Ancak alternatif çözüm yollarının getirilme amacı asla Avukatlık mesleğine son vermek ya da avukatların iş alanını daraltmak değildir. Alternatif çözüm yollarının uygulanma amacı Mahkemelerin iş gücünü azaltmak ve de vatandaşlarımızın daha hızlı çözüme ulaştırabilme amacıdır. Lakin Arabulucu Görüşmelerinin de Mahkemelerde yapılan yargılamalardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Tek fark aynı karara tarafların uzlaşarak varmış olmalarıdır. Bu yönü ile hem başvurucunun hem de karşı tarafın bir avukattan arabuluculuk esnasında bilgi alması hatta her iki tarafında görüşmeleri vekilleri ile birlikte katılmaları zorunlu hale gelmeleridir. Yine başta arabuluculuk müessesi olmak üzere meslekte çeşitli iyileştirilmelerin de yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda;
Açılacak tüm davaların Avukat Onaylı dilekçe ile açılmasının sağlanması,
Noterlerce tanzim edilecek sözleşmelerin avukatlar aracılığı ile düzenlenmesi zorunluluğu,
Hem Uzlaşma hem Arabuluculuk görüşmelerinde avukatla görüşmelere katılma zorunluluğu,
Cmk ücret tarifesinin iyileştirilmesi
Tapu satışlarında avukat bulundurma zorunluluğu
Hususları bunlardan sadece bazılarıdır.
“AVUKATIN SESİ KESİLİRSE VATANDAŞIN NEFESİ KESİLİR”.
Kamusal düzenin olmazsa olmaz öncelikli şartı oturmuş bir adalet VE GÜÇLÜ BİR SAVUNMADIR. Şayet bir toplumda “adil birey” kavramı tam anlamı ile vücut bulduğunda öncelikle toplumsal huzur sağlanacak akabinde ise özgür bir kamu düzeni kendiliğinden oluşacaktır. Öyle ki hukukun kuvvetinin azaldığı yerde kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlayacak, bu durum ise toplumsal kaosa neden olacaktır.”