Sosyal Devletçilik bize lüks mü?

Sosyal devletçilik anlayışı her geçen gün gelişiyor…

Hatırlarmısınız, ikiz veya üçüz bebeği olan ailelerle ilgili sürekli gazete ve televizyonlarda haberler görürdünüz…

Bebeğinin bezini ve mamasını karşılayamayan aileler vardı…

Bakın şimdi 12 Kasım Pazartesiden itibaren Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yeni bir uygulama başlatılıyor…

Buna göre çoklu doğum yapan ailelere her ay 150 lira maddi destek sağlanacak…

Ağır kronik hastalığı nedeniyle cihaza bağımlı olan hastaların tedavilerini aksatmadan sürdürebilmeleri amacıyla, kullanılan cihazın aylık ortalama tüketimi tespit edilerek elektrik üretim desteği bile verilmeye başlanıyor…

Torununa bakan anneannelere, veya yaşlı anasına ve babasına bakan ailelere verilen maaşlardan zaten haberdarsınız…

Yakacak alamayan gelir seviyesi düşük ailelere dağıtılan kömürü zaten biliyorsunuz…

Doğum yardımı…

Ölüm yardımı…

Gıda yardımı…

Engelli yardımı…

Çeyiz yardımı…

Saymakla bitiremeyiz bu yardımları…

Yapılan bu destek ve yardımların çok önemli ve büyük bir bölümü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığı ile yapılıyor…

Ancak bu yardımların büyük bir bölümü ihtiyaç sahiplerini tembelliğe itiyor!

Önceki yıl bir işadamı ile Yığılca’da çay içerken yanımıza bir vatandaş gelip para istemişti…

İşadamı, kendisinin sağlam olduğunu ve niye çalışmadığını sordu…

Aldığımız cevap: “Çalışırsam devlet bana verdiği yardımı keser!”

2004 yılında Beypazarı Kaymakamı SYDV bünyesinde bir halı dokuma atölyesi kurar…

O yılda ayda 1000 lira kazanacak kursiyer ve ihtiyaç sahibi için gazetelere duyuruda bulunur!

Burada amaç, ihtiyaç sahiplerine yardım etmektense onları çalışmaya yönlendirip hem meslek sahibi yapmak, hem de ekonomiye katkılarını sağlamak…

Dikkat edin, vakıftan yardım alan insanları çalışıp gelir elde etmelerini sağlamak için Kaymakam bey duyuru yapıyor!

Oysa yardım yapılacağını duyursa hiç kuşkusuz vakfın önünde kuyruklar oluşurdu!

Bu sosyal devletçilik Türk toplumu için lüks mü geldi dersiniz?

Bu arada yapılan yardımlar konusunda yapılan incelemenin ne kadar sağlıklı olup olmadığı hakkında kuşkularım var!

Sokakta çok şikayetler alıyoruz!

Doğal gazlı evde oturana kömür verildiği iddialarının ardı arkası kesilmiyor!

Bunu Vakıf Müdürü Abdullah beyle paylaştım…

Anlattığına göre herşey presüdüre uygun…

Mesela yardım almak için statüleri uyan bir kişinin sobalı evde oturduğu, dolayısı ile kömür almaya hak kazandığını, ancak kışı oğlunun, kızının veya başka bir yakınının evinde geçirdiği için kömürünü sattığı ihbarlarının kendilerinede geldiğini söylüyor…

Bir ton kömür için bu sahtekarlığı yapmaya değermi hiç?

Bakın şu anda Kdz. Ereğli Anadolu Hastanesinde bir hasta yatıyor…

Yoksul ve zor durumda…

Tedavisi için tam 75 bin liraya ihtiyacı var…

İkametini sobalı evde gösterip doğal gazlı evde yaşayıp aldığı kömürü satan vicdansızlara sesleniyorum;

Para bulamadığı için ameliyat olamayan bu vatandaşın hakkı haram zıkkım olsun size!

Dedim ya; Sosyal Devletçilik Türk halkını sahtekarlığa ve tembelliğe itti!

SİYASET!

Bu günlerde siyasetten kopamıyoruz!

Alaplı’da CHP’de Nuri Tekin’in karşısına rakip çıkmadı veya çıkamadı!

Çünkü Nuri Tekin muhalefette olmasına rağmen başarılı bir belediye başkanı…

Bazı bölgelerde bakıyorum da, belediye başkanının karşısına kendi partilerinden çok sayıda rakip çıkıyor!

Niye acaba?

Bana göre kendi partilileri bile onların başarısız olduğuna inanıyor!

Başarılı olsalar cesaret eden olabilir mi?

YORUM EKLE