ZONGULDAK-FİLYOS OTOYOLU GÖRÜŞÜLDÜ

ZONGULDAK-FİLYOS OTOYOLU GÖRÜŞÜLDÜ

Zonguldak, Karabük, Bartın, Sinop, Çankırı, Bolu, ve Kastamonu İl Temsili olan STK larından oluşan Ankara Uluslararası Batıkaradeniz Birliği'nin yönetim kurulu toplantısında, Zonguldak-Filyos otoyolu, Köye dönüş ve tersine göç, Karadeniz otoyolunun Batıkaradeniz kısmının yatırım programına alınması, Adapazarı–Bartın demiryolu projesi, BAKAP Batı Karadeniz Projesi Kalkınma İdaresi kurulması, Milli Tarımsal Kalkınma vizyonu, Bölgeye Göğüs Hastalıkları ihtisasına dayalı Şehir Hastanesi kurulması istenerek projelerin takipçisiyiz denildi.

Zonguldak, Karabük, Bartın, Sinop, Çankırı, Bolu, ve Kastamonu İl Temsili olan STK larından oluşan Ankara Uluslararası Batıkaradeniz Birliği (ANKA-BİR)  "Kültür Sofrası" ismi ile geleneksel hale gelen aylık Yönetim Kurulu toplantısı video konferans sistemi kullanılarak  icra edildi. 

Toplantının özel konuğu Bölgenin yetiştirdiği önemli değerlerden olan, Birliğin Onursal Üyesi, Gazi Üniversitesi Rektör Danışmanı, Öğretim Üyesi, önceki Dekanlarımızdan, Türkiye Arıcılar Birliği Danışmanı, Sporda Şiddet Yasasının taslağını hazırlayan ve Ülkemizde Spor Psikolojisi bilincini yerleştiren, Kültür ve Turizm Bakanlığında önceki dönem Genel Müdür, “Akıl işi değil, gönül işi olan” STK larda uzun yıllar görev almış Prof Dr. Emin Kudu oldu.

Moderatörlüğü Genel Başkan Yardımcısı Sn Hasan Kaya tarafından yapılan toplantıda; Birlik Yüksek İstişare Kurulu Başkanı  Mustafa Aydınalp, Birlik Genel Başkanı Sn Tuncay Gençer, Birlik Genel Sekreteri Dr. Sn Yaşar Okur,  Sinop Dernekler Federasyonu Genel Sekreteri İsmail Yılmaz, Ankara Çankırılılar Derneği Başkanı Aydın Öksüz, Ankara Bolulular Derneği Başkanı İsa Ökmenoğlu, Ankara Sinop İli İlçeleri Derneği Genel Başkan Vekili Burhan Akdoğan, Ankara Bartınlılar Dernegi Başkan Vekili Hüseyin Bayar, Ankara Bolu Sürdürülebilir Kalkınma Dernekleri Başkanı Mehmet Bilgin,  Ankara Karabüklüler Derneği Başkan Vekili Cevat Yıldırım, Ankara Bolulular Derneği Başkan Vekili Hayrettin Çakırtekin ve YK üyesi Mustafa Aksı hazır bulundu.

Toplantının moderatörlüğünü de yapan Hasan Kaya  sunumunda;

“Hayat Yokuşu zor gelir dize, Kalp konuşur gözden göze, Dilden çıkan dönmez söze, İçten tebessüm yeter bize. Hayatın zorlukları içinde, amacımız içten bir tebessümdür. Medeniyet köklerimizle online bağlantı kurarak, köklerimizle barışık, rüzgarlara alışık bir uyum ile mazlumun yanında yer almalı, Ülkemizin ve milletimizin hizmetkarı olmalıyız. Bilindiği gibi kişisel menfaate dayalı olmayan yedi ilin STK temsilcileri olarak bir araya geldik ve yaklaşık 2 yıllık süre zarfında, fedakarlıklarla inanılmaz başarılara imza attık. Birlik dostluk ve vefadır. Daha önce bu topraklara hizmet etmiş İnsanlarımız bizim doğal ve Onursal üylerimizdir. Birlik ve Beraberlik bizim için nükleer silahtan etkili, olmazsa olmazımızdır. Buluşacağımız Birlik ve Beraberliğin eksenini yeniden icat etme peşinde değiliz, buna ihtiyaçta yok zaten. Özümüzde defalarca başarı hikayesi olan ve Dünyaya Türk Adaletini ispatlayan, ırkçılığa karşı olan, orta asya kökenli Türk-İslam bakışının savunucularıyız. Bunu da Ahilik ve aynı orta asya kodlardan beslenen Unesco Dünya Kültürü Mirası listesine alınan Çankırı Ahi-Yaren kültürü gibi özümüze ait diğerkamlık ve kapsayıcılık değerleri ile başarabileceğimize inanıyoruz. Resme büyük bakıyoruz. Dünyadaki bütün mazlumların bizim üzerimizde hakkı var düşüncesi ile dogduğu ve doyduğu topraklara hizmet etmekten şeref duyuyoruz. Bugüne kadar gelinen nokta, misyon, vizyon ve stratejilerimiz doğrultusunda, artık sesi dinlenen Birliğimiz, ANKA-BİR'in bölgede büyük ve somut projeler ile varolması gerekir. Karar alıcı makamlarda Bölge insanımızın temsil kabiliyeti yetersiz. Bölgemizin kaderi kederi olmuş, kederi kaderi olmasın istiyoruz.” diyerek sözü Birlik Genel Başkanı Sn Tuncay Gençer'e verdi.

TUNCAY GENÇER: BİRLİKTE HAREKET ETMEK ZORUNDAYIZ. 

Tuncay Gençer Birlik olarak samimi ve adanmış bir insan altyapısına sahip olduklarını, Ankara’da Bölge adına lojistik ve lobi faaliyetleri yürüttüklerini, çaldıkları hiçbir kapıdan geri çevrilmediklerini belirtti. Gençer konuşmasında “Ülkemizin Deprem üretme riski açısından en güvenilir bölgesindeyiz, ama yatırım anlamında en arkalardayız.  Adalet istiyoruz. Bütün Bakanlıkların üst düzey yönetimlerine sayısız ziyaretlerimiz oldu. Yatırımda adalet, siyaset ve bürokraside, karar alma mekanizmalarında adalet, kültür ve sporda adalet, ekonomide adalet. Ekstra hiçbir talebimiz yok, sadece Devletimizin bunlar bizim adamlar deyip, Devletine ve milletine bağlılığımızı suistimal ederek bizleri görmezlikten gelmemesini istiyoruz. Birçok projede sonuç alan çalışmalarımız oldu. Bölgemiz Kalkınması için Dijital çagın gereklerinin farkındayız, ancak Medeniyet Kodlarımıza da sımsıkı sarılmalıyız. Bu manada hayati önem taşıyan Tarım Politikalarında da Ecdadımızın bu başarı seviyesine tekrar çıkabileceğimize inanıyoruz. Bu konuda Birliğimizin üzerine düşen ne varsa bu yükü taşımaya hazırız ve birlikte hareket etmek zorundayız. Gerçekten bizim birliğimizin en büyük  güzelliği kişisel menfaatlere dayalı olmaması. En çok şehit veren, aynı zamanda da en çok göç veren yatırım alamayan bölgemizin,  bilinçsiz yatırımlar ile kirletilmemiş olması bir avantaja çevirmek istiyoruz. Dolayısıyla biz bunu tehditlerin fırsata çevrilmesi anlamında çevreye duyarlı, tersine göçü başlatabilecek özellikle arıcılık, meyvecilik gibi bacası olmayan doğal, milli ve mikro yatırımlar ile fırsata çevrilmesini istiyoruz.” Dedi

PROF. DR. EMİN KURU: BU BİR TERCİH DEĞİL ZORUNLULUKTUR.

Arıcılık, Meyvecilik, Milli Tarım, Biyolojik Harp ve Köye Geri Dönüş konularında oldukça doyurucu ve detaylı bir sunum yapan Prof Dr Emin Kuru; Böyle güzide bir toplulukla Ülkemizin sorunlarına gerçekçi çözümler üretmek anlamında birlikte hareket etmekten duyduğu memnuniyeti belirterek başladığı konuşmasında “Köy insanın köküdür. Köksüz insan ise muteber değildir. Özellikle bölgemizde köylerimiz boşalmış durumda, bu durumu tehditlerin fırsatlara çevrilmesi bağlamında iyi değerlendirmeliyiz. Arıcılık, Tarımın ve Ziraatin kalbidir. Arı olmazsa hayat olmaz. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerimde Peygamber Efendimize ve Arılara vahyedildiği belirtilmektedir. Günümüzde Robotik Kodlama olarak öne çıkan işlem basamaklarının hepsi Arılar tarafından uygulanmaktadır. Arı kolonileri yakından incelendiğinde, adeta ileri bir Devlet yapılanmasında olduğu rahatlıkla izlenmektedir. Maalesef birçok benzer olayda olduğu gibi, Gerze kraliçe arısını bizden çalıp, bize sattılar. Kutsal bir yönü de olan Arıcılığımızı ve Endemik değerlerimizi milli bir bakış açısı ile korumalıyız. Arıcılık için Hazırlamış olduğumuz altyapı ve taslak modelin Milli Eğitim Bakanımızın tensipleri ile genişletilerek Arıcılık, Meyvecilik, Besicilik, Tavukçuluk gibi birçok konuda mesleki eğitim ve Çıraklık kursları açılarak, Endüstri Meslek Lisesi denkliği verilmiş, bu durum Ülkemizde hem Yerli ve Milli Tarım, hemde ara eleman yetiştirme anlamında adeta bir çığır açmıştır. Gizli servislerin uzun zamandır insan hayatını hiçe sayarak, biyolojik ve tarımsal bilgileri toplu katliamlara varan silahlar gibi kullandığı açık ve aşikardır. Bizim medeniyet kodlarımız ise İnsan hayatını diğerkamlık ile merkeze alan bir yapıya sahiptir. Ancak düşmanın biyolojik harp yaptığını unutmadan her türlü gerçekçi önlemimizi almalıyız. Özellikle Yaratılanı Yaratandan ötürü sevme şiarımız ve köklerimize bağlı milli ve tam bağımsız bakışımızla Dünyayı korumalı ve zalimlere bırakmamalıyız. Bu savaşta Tarım Politikalarının uygulanmasında ehliyet ve liyakat kavramlarına malesef dikkat edemedik. “Yanlış uygulamaya Teşvik” şeklindeki uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Toprak sahiplerine doğrudan teşvik uygulaması kaldırılmalıdır. Tarımda gelecek nesillere Güvenli Gıda bırakmak istiyorsak, kesinlikle geleneksel üretim modeline geçilmelidir. Bu tam bir “hayat memat” meselesidir. Akademik kadroların yaptığı çalışmalar, Yönetim ve mevzuat anlamında yeterli ilgiyi görmemektedir. Sanayileşmiş gıda kanserin kaynagıdır. Tarım faaliyetleri, Kimyasal ve Endüstriyel hale gelince ve bir de işin içine Rekabet girince, Gıdalar adeta insanı öldüren zehirler haline getirilmektedir. Toprağı öldüren kimyasal gübre kullanımı acilen yasaklanmalıdır. Kimyasal bakışın bütüncül bir bilinçle terk edilmesi gerekmektedir. Tarımda elzem olan Milli Bakışı sağlamak için, Milli Savunma ve Milli Eğitim gibi, Milli Tarım Bakanlığı ihdas edilmelidir. Eğer Tarım Politikları milli ve bağımsız hale getirilmez ise savaşmadan teslim olmak zorunda kalırız. Şeker hastalığına iyi gelen ve hemen bozuşmayan, Endemik İskilip Elması dururken, dışarıdan fide yada meyve ithal edilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Hülasa; Tarım politikaları, milli ve bağımsız hale getirilmedikçe Ülkemizin Ulusal Güvenliği açısından her zaman çok ciddi tehditler altında kalmaya devam edeceğiz.” Dedi.

ZONGULDAK-FİLYOS OTOYOLU GÖRÜŞÜLDÜ

Yedi İlin STK Başkanları tek tek söz alarak proje bazlı bakışın önemi, Birliğimizin lobicilik ve farkındalık faaliyetleri, Karadeniz otoyolunun Batıkaradeniz kısmının yatırım programına alınması, Adapazarı – Bartın demiryolu projesi, BAKAP Batı Karadeniz Projesi Kalkınma İdaresi kurulması, Milli Tarımsal Kalkınma vizyonu, Bölgeye Göğüs Hastalıkları ihtisasına dayalı Şehir Hastanesi kurulması, Ankara(Esenboğa)-Çankırı arası hızlı tren tesis edilmesi, Ilgaz Dağının ve Çankırı Kayatuzu Mağarasının Uluslararası bir işleve sahip olması, Sinop ve diğer kıyı şeridindeki gemicilik ve su ürünleri eylem planı, Türkiye’nin üçüncü büyük limanı olan ve Birliğimizin amiral gemisi olarak gördüğümüz Filyos Vadisi ve Mega Endüstri Bölgesi, Zonguldak-Filyos otoyolu, Köye dönüş ve tersine göç, Arıcılık, Meyvecilik, Hayvancılık, Ormancılık, Bölgesel Turizm, Seramik, seracılık, Filyos Projesi, Demiryolu Ağı gibi konularda değerli fikirlerini paylaştılar. Ayrıca Bölge insanının samimi, Devletçi ve milliyetçi bir yapıya sahip olmasına rağmen, hep ikinci planda kaldığı ve karar alıcı mekanizmalarda yer verilmediği belirtildi. 

Birliğin Genel Sekreteri Dr. Yaşar Okur' da konunun  bazı önemli boyutlarına değinip somut projeler üretilerek kaynakların bu projelerde etkin kullanılması gereğine vurgu yaptı: “Emanet” kavramı önemli. Kendi varlığımız nasıl Allah’ın emaneti ise tüm varlıklar ve türler de bize Allah’ın emaneti. Üstelik onların korunması, bizim varlığımızı sağlıklı ve zengin bir şekilde sürdürebilmemizin garantisi. Çevreye ve varlıkların genetiğine bilinçli bir şekilde her varlığı kendi tekeline alma amacıyla yapılan saldırılar, tam bir biyolojik savaş. Tohumları kısırlaştırılan ve her seferinde kendisinden alınmak zorunda bırakılan yiyeceklerimiz var. Elimizde bunlara ait kendi tohumlarımız da kalmıyor. Kendi tohumlarımızı koruma ve olumlu yönde geliştirme açısından önemli çalışmalarımızı göremiyoruz. Yarın İsrail ve uyduları biz size bunları satmıyoruz dese ne yapacağız? Niye bunlara mahkum olalım? Bu tam bir biyolojik savaş.

Ülkemizde tarımsal gelişimin olmamasının hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik, … birçok açıdan nedenleri var. Bunların bir bütünlük içerisinde ele alınması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, özel bankalar, Tarım Bakanlığının birimleri, devlet kurumlarının ilgili başka birimleri, özel sektör firmaları vs. birçok kurum olmasına rağmen somut çözümler üretmekte zorlanılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kentleşme ile birlikte tarımsal üretim de ölçek ekonomilerine göre yapılandırılıp geliştirilirken bizde bu alan adeta terk edilmekte, tarımsal potansiyelimiz her geçen gün zayıflamaktadır. Halbuki tarım, yaşamsal bir öneme sahiptir. Sonuç olarak baktığımız da, sadece vatandaşı köyünde tutma amaçlı yapılan bu politikanın tutmadığı, büyük göçlerle birlikte herkesin belirli merkezlerde yığıldığı aşikardır. Somut projeler üretmek ve tarımsal destekleme kaynaklarını dönüm başına toprağa göre değil, etkin bir şekilde sektörel gelişimin önünü açmak için kullanmak lazım. Destekleme ödemeleri, uzun yıllardır bu şekilde yapılsaydı, bugün dünya çapında yüzlerce markamız olurdu ve biz tarımda dünyada söz sahibi olurduk. Arıcılıkta ve diğer alanlarda, konunun hukuki, idari, ekonomik, teknik, birçok boyutuyla bir bütünlük içerisinde ele alınması suretiyle somut projeler geliştirmek ve kaynakları bu yönde kullanmak lazım” dedi.

MUSTAFA AYDINALP: SORUMLULUKTAN KAÇMAMALIYIZ

Her zamanki gibi, oturum sonunda toparlayıcı son sözün verildiği, Birliğin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı olan Sn Mustafa Aydınalp, bütün Başkanları tek tek selamlayıp, insani ve vizyoner bakışları nedeni ile şükranlarını iletti. Aydınalp "Bölgesel sorunlar bölgesel güç ile çözülebilecektir. Resme büyük bakmamız ve devletine bağlı insanımızın karar alıcı makamlarda daha çok yer alması gerekmektedir. Bu manada Birlik olarak hep vizyoner bir bakışla daha çok çalışmalıyız. Tarımsal politikaların geleneksel, yerli ve bağımsız bir şekilde oluşturulması, çocuklarımız ve geleceğimiz için çok önemlidir. Birlik olarak bu hayati konuda üzerimize düşen hiçbir sorumluluktan kaçmamalıyız.” dedi.

Ankara Batı Karadeniz Birliği video-konferans toplantısı, Dünya’ya yayılan ve Cumhurbaşkanımızın da sıkça kullandığı, adeta bir klasik haline gelen bölgemize ait bir kültür olan Ahi-Yâren Selamı ile sona erdi.

Güncelleme Tarihi: 18 Şubat 2021, 13:59
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER