DSP Genel Başkanı Masum Türker, DSP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında 1 Kasımda yapılacak olan Genel Seçimde Demokratik Sol Partinin 81 il ve 85 seçim çevresinde 550 milletvekili adayı ile seçimlere gireceğini söyledi.
Demokratik Sol Partinin hiçbir zaman vazgeçmediği ulusal birlik ve bütünlüğü sağlayan çizgisi içinde Türkiyeye hizmete talip olduklarını belirten Türker, 7 Haziran seçiminden sonra ortaya çıkan tablo, parlamentoda dört parti dışında diğer partilere de ihtiyaç olduğunu bir kez daha gösterdi. 7 Haziranda tek başına iktidar olamayan ve koalisyon görüşmeleri adı altında muhalefet partilerini oyalayan AK Partinin tek başına iktidarmış gibi hareket ediyor olması endişe vericidir. Parlamentoda dört parti dışında rekabet edeceği başka partiler olsaydı AK Parti bu şekilde hareket edemezdi. Demokratik Sol Parti, üç kez iktidar olmuş bir partidir ve halkın çıkarlarını ön planda tutan köklü ve marka bir partidir. dedi.
TÜRKİYENİN BİRLİĞİ İÇİN DSPDE EL ELE VERELİM
1 Kasımdaki seçimde Demokratik Sol Partinin sloganının Türkiyenin birliği için DSPde el ele verelim olacağını belirten Türker, Türkiyede yavaş yavaş bir değişim olacaktır. Parlamento´daki ana muhalefet partilerinin konuşmalarını dinlediğinizde daha seçime girerken AK Parti ile koalisyon kuracaklarını söylüyorlar. Oylar; bölünmesin diye ana muhalefet partisine giderse dolaylı olarak AK Partiye gider, işte biz bunu kamuoyuna anlatacağız. Bu seferki stratejimiz bu. Mutlu insan güçlü Türkiye sloganı ile 7 Haziran seçimlerine gittik. 1 Kasım seçimlerine vatandaşlarımızın karşısına Türkiyenin birliği için DSPde el ele verelim sloganı ile çıkacağız. dedi.
Türkiyenin savaşa sürüklendiğini ve son dönemde artan terör faaliyetlerinin bunun göstergesi olduğunu belirten Türker, Son günlerde medyada 1 Kasım seçimlerinin iptal edilebileceği yönünde tartışmalar yapılıyor. 1 Kasımdaki seçim yalnızca savaş durumunda iptal edilebilir ve ne yazık ki Türkiyeyi savaşa sürüklemeye çalışıyorlar. Bu durum son derece endişe vericidir. Son dönemde artan terör saldırıları da bunun bir göstergesidir. Dünyada Türkiyenin her an Suriye, Irak veya İranla savaşma riski konuşuluyor. Bahsedilen bu risk medyada ele alınmıyor, bir anlamda üstü örtülüyor. Son dönemlerde artan terör faaliyetlerinin amacı Türkiyede bir bölünme gerçekleştirmeye yöneliktir. dedi.
Son günlerde medyaya yönelik saldırı ve operasyonları değerlendiren Türker, Medyayı baskı altına almak adına operasyonların yapılacağını, özellikle Aydın Doğana ait Doğan Medya Grubuna yönelik operasyonların yapılacağını altı yıl önce söylemiştim. Aydın Doğana da yakın bir tarihte, terörist muamelesi yaptıracak çakıl taşlarının derin bir yönetim tarafından döşendiğini söylemiştim. Diğer bütün yayın organları Aydın Doğana sahip çıkmalıdır; çünkü Aydın Doğan ile hesap bittikten sonra sıra size gelecek, onların da sıralaması var. dedi.
Medyaya yönelik yapılan operasyonların devam edeceğini belirten Türker, Medyaya yönelik yapılan bunun içinde Koza İpek Grubu, Aydın Doğan, Sözcü, Taraf, Cumhuriyet gazetesi dahildir. Daha sonra operasyon yapılması planlanmış olan Ciner Grubuna ve NTVye toplumumuzun sahip çıkması lazım. Dün barış için yapılan benzer yürüyüş, bütün medyanın özgürlüğünü korumak için organize edilip yapılmalıdır. diye uyardı.
Boydak Grubuna yapılan operasyonlarla ilgili soruyu yanıtlayan Türker, Boydak Grubuna yapılan operasyon hukuksuzdur. Boydak Grubuna yapılan operasyonun ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün açıklamalar yapmasını birbiriyle ilgili olabilir. Derin yönetim dediğim anlayış Türkiyeyi ahtapot gibi sardı. Boydak Grubuna yapılan suçlamaların asılsız olduğunu biliyoruz. Hakimler şimdilik hukuka uygun davrandı, umarım bu anlayış devam eder. dedi.
Herkesin korktuğunu, hiç kimsenin vazifesini yerine getirmediğini dile getiren Türker, Bu tür olaylarda insanlar geçmiş olsun demeye korkuyor. Mesela Boydakların başına gelenden dolayı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Başkanı Hisarcıklıoğlunun açıklama yapması gerekiyordu. Bu açıklama dün yapılan barış yürüyüşü kadar önemli bir açıklamadır. Kendi üyelerine sahip çıkmayan, varlığını kendi üyelerinden aldığı aidat ile sürdürenler, haksız bir durum var mı, yok mu diye dikilmeyen anlayışın, derin yönetimin ahtapot kolları arasında olduğunu açıkça ortada görüyoruz. dedi.
Güncelleme Tarihi: 21 Eylül 2015, 07:06